30 Nisan 2011 Cumartesi

Sarmaşık


Yazmıyorum, okuyamıyorum.
Yapabildiğim tek şey tadımlık hikayeler izleyerek kafamı uyuşturmak, ancak böyle kaçabiliyorum.
Kaçacak bir şey var mı? Onu bile bilemiyorum.
Sorunlarım yine kafamın içerisinde büyüyor. Nasıl büyümüş bu kadar anlayamıyorum. Zamanında tohumlarını fark etmeden ekmişim. Onlar da bir sarmaşık gibi hevesle, hızla beynimi sarmalıyorlar.

28 Nisan 2011 Perşembe

“Yargılama ki yargılanmayasın”


Bir filmde duyduğum bu sözden çok etkilendim. Bunu yapabilmek mümkün mü?  Gerçekten herkesi olduğu gibi kabullenebilmek...

Koşulsuz kabullenişi ancak zeki insanlar başarabilir. Biraz matematik, biraz fizik, biraz da empati yani iletişim yeteneği...

27 Nisan 2011 Çarşamba

Beklemek...


Hep birşeyleri bekliyorsun hayatta... Bilinçli ya da bilinçsiz. Buna programlandın çünkü, küçüklüğünden beri bu öğretildi sana...

Çok iyi hatırlıyorum bir bayram günü, misafir gelmişti. Ben her zamanki gibi babamın kucağına yapıştım tabi.... Kaç yaşındayım hatırlamıyorum, ama çocukların bir çağı vardır ya hani, bir şeyi tutturdular mı delirtirler adamı. Ne istediğimi hatırlamıyorum, ama delicesine tutturmuşum. Evde misafir babamın kulağına fısıldıyorum. Babam ve benim aramda geçen diyalog genellikle şu kısır döngü içerisinde devam ediyor:

Mutluluk oyunu

Tam 1 saat 5 dakika kaldı...

Ben sürekli böyle dakika sayarım. İstemediğim bir yerde istemediğim bir şeyi yapıyorsam sanki beynim şişiyor, etlerim lime lime acıyor gibi hissederim.